Elde var bir!
Akıp giden hayatınızı ahlak,
vicdan, hak ve hukukun dışında çıkar
ilişkisi üzerine bina etmişseniz etrafınızı saran gözyaşı, kan, acı ve ızdırap dolu dünyaya da sağır olmuşsunuz
demektir.
Şayet, hızlıca akıp giden hayatınıza bir gün durup baktığınızda üzülmeye, tasalanmaya ve dertlenmeye
başlamışsanız sahip olduğunuz mekanik konforunuzdan vaz geçmişsinizdir. Zira malumdur
ki, üzülmek, tasalanmak, dertlenmek insanî
hasletlerdendir.
Çıkar ilişkisi.
Ülke çıkarları.
Ülkelerin âlî menfaatleri.
Beş yıla yaklaşılmış Suriye iç savaşında, Esad bitmiş tükenmişken,
Lazkiye'ye sığınmayı hesaplarken Akdeniz'e inmenin tarihsel hesabını yapan
Rusya'yı bölgeye davet etti.
Esad’ın bu imdat çağrısına(!) Rusya iştahlıca evet dedi.
Esad’ın savaştan çıkışı, milletine yaptığı katliam ve adeta birer
hayalet şehre dönen kadîm şehirlerini bombalatmak, yerle yeksan etmekti!
Rusya da kendi çıkarını maksimize etti, ediyor. Suriye'yi hem hukuken(!) işgal ediyor ve hem
de kadîm şehirlerini enkaza çeviriyor, adeta tarumar ediyor.
Binlerce yıldır Türkmen Dağlarını mesken tutan Bayır-Bucak
Türkmen'lerini Kuzeye sürüyor ve öldürüp yok ediyor.
Yüksek çıkarı gereğine tonlarca bombayı çoluk- çocuk, yaşlı- genç demeden
yağmur gibi üstlerine yağdırmaktadır.
Nihayetinde Akdeniz’e yerleşecek.
Çıkarı bundadır!
Peki, içimizdeki Rus(çuk)ların çıkarı nerededir?
Akrabalarımız Türkmen'ler dahi onlara bir şeyler söylememekte midir?
Yüreklerini, bombaların tepesine boca edilen bir Türkmen çocuğun ürkek kalbinin
zayıf atışlarını duymamak mı serinletiyor?
Çıkar!
Kişisel çıkar.
Yüksek çıkar.
Batsın sizin yüksek çıkarınız.
Sizin çıkarınız bir çocuğun kalbinden çok mu büyüktür?
Çıkarınız; o çocuğun, babasının
ya da annesinin bir daha kendisini sarıp sarmalayamamasından daha mı ileridedir?
Ta baştan beri Esad’ın yanında mevzilenmeyi şiar edinmiş
Fehim’ler, Aslı’lar, Ceyda’lar, Şirin’ler,
Ece’ler, Çalışkan bir takım akademisyenler, sollu partililer, … ha, ne
dersiniz?
Çıkar!
Yüksek çıkar.
Ülkelerin Çıkarları…
Kobani’de , Dera’da, Halep’te, Rakka’da, Şam’da hergün ölüm kol
geziyor. Cenevre’de, Paris’te, Londra’da, Moskova’da, Washington’da, Brüksel’de
nihayet Ankara’da hesaplar, ülkelerinin çıkarları üzerine yapılıyor. Bu
başkentler arasında iki buçuk milyon mülteciyi misafir edeni, onlara yuva olanı,
çıkarını insanlık değerleri üzerine konumlandıranı ayrı tutmak “hak” değil de nedir? Batı
toplumlarının aksine mültecilere karşı tek
bir toplu gösteri olmamışken, bu milleti diğerlerinden ayrı tutmak “hak” değil de nedir?
İnsan!
İnsanlık!
Bir kayanın dibine, bir ağacın gölgesine sığınan biçarelerin çığlığını
duymak ya da duyup umursamamak bizi birbirimizden ayıran temel noktadır.
Hayır zenginliğiniz, beyazlığınız, mezhepçiliğiniz, avaz avaz höykürerek
üste çıkmışlığınız, okumuş yazmışlığınız filan değil bizi birbirimizden ayrı
koyan. Bizatihi bizi ayıran, kalbinize
kadar gelen iniltiyi duyup duymamanızdır.
Acıları kefeye koyduğunuzu da biliriz.
Cizre’nin bodrumundan müesses nizama katil diye seslenirken daha
geçenlerde çocuklarının yanında katledilen korucuyu önemsemez, görmezsiniz.
Tıpkı eşinin ve çocuklarının yanında Şehit edilen Binbaşımızı
önemsemediğiniz görmediğiniz gibi.
Sırp keskin nişancıları görüp te durulmazsınız ama insanlığı da
kimselere bırakmazsınız!
Herşeyde öndesiniz; adilsiniz, hümanistsiniz, yeşil seversiniz, stratejistsiniz,
vatanperversiniz, kutuplaşansınız, adamsınız, çok bilensiniz!
Oysa, ideolojik körlüğünü nefretle bayrak yapan, hazımsız, milletine yabanlardan öte
değilsiniz.
Çıkarınız buradadır.
Pozisyonunuzu ahlak, vicdan,
hak, hukuk değil bilakis çıkarınız belirliyor.
Yok beyim, biz sizi iyi tanırız.
Vicdan sizde lüks durmaktadır.
Televizyonlarda dönen "Rus
Bombardımanında en az 150 sivil öldü" haberi belli ki size bir şey
ifade etmiyor. Tabi “en az 150 sivil
öldü” sizin için sadece bir rakamdır.
Hesapta kıymetsiz çıktılar. Küsurattan, “elde var bir”den bile değil.
Oysa, bu rakamlarda pozisyon değil insanlık yatmaktadır.
Hesabınızı, pozisyonunuzu, ne tarihe, ne insanlığa, ne de
insanlarınızın yanında konumlandırıyorsunuz.
İştahlısınız.
Çıkarınız nerede ise orada olmayı marifet addediyorsunuz.
Suriye’de siviller öldürülüyor. İnsanlık öldürülüyor.
Öldürülenin yanında değilsiniz. İnsanlığın yanında değilsiniz.
Öldürülen o çocuklar, ninelerin, annelerin, babaların gözyaşlarıdır.
Ümmetin gözyaşları, insanlığın geleceğidir.
Siz de, yüksek çıkarlarınız da, insanlıktan nasibini almamış berbat
konforunuz da bu dünyaya aittir.
Sizlere baktıkça yüreğimiz asla soğumayacak.
Elde var insanlık, biliniz isterim.
Yorumlar
Yorum Gönder