Mercibadık



Memlekete bak!
Kimin ne yaptığı ne yapacağı kestirilemiyor.
Siyasetle iştigal edenlerde de maalesef durum bu.
Çoğu siyasetçi zaten sessiz.
Ne güneyimizde cereyan eden hendek terörüne gümbür gümbür sesleri çıkıyor ne de daha güneyde Türkmen Dağında, Halep’te, Azez’de, İdlib’te…
Sessizler!

Şahsen benim, senin ne yaptığımızın, ne yapacağımızın pek bir önemi yok.
Yaptıklarımızın sonucu küçücük dünyamıza ait.
İyiliğimizin de kötülüğümüzün de sınırları bir arpa boyunu geçmez.
Kıymetlidirler ama tarihi değiştirecek bir boyutta elbette değillerdir. Yaptıklarımızın ya da yapmadıklarımızın etki alanı, etkileşim alanı çok mahduttur.

Siyaset öyle mi ya?
Alınan bir kararın tüm memleketi etkilediği, kâh memleketi yücelttiği, kâh buhranlara soktuğunu bilmeyenler mi var?
Alınacak ya da alınmayacak bir kararın, gelecek onlarca yıla etki yapacağı kuşku barındırmayan bir gerçekliktir.
Bu gerçeklik ortada iken siyaseti etkileyen mahfillerin sessizliği nicedir o zaman?
Ülkemizin zor zamanlardan geçtiği herkesçe de malum. Sadece sınırları içerisinde değil, çepeçevre tüm sınır boylarında kuşatılmışlık sürüyor.
Ve çember her gün gittikçe daralıyor, zorluklar artıyor.
Akl-ı selimler olarak; “birlikte olalım, dayanışalım” demekten başkaca bir şey yapmıyoruz. Ha bir de un gönderiyoruz sınır boylarında kümelenen insanlara!
Daha ilerisi var mı orası da müphem!
“MİT Tırları” hadisesinden bu yana ifşâ olan bir gidiş te yok. Umarım vardır ve biz bilmiyoruzdur.

Memleketteki bu zorluklar içimizdeki manda kafası taşıyanı, müstemleke aydınını, hainleri açık etmiştir.
Bakın daha geçen gün kadının teki sosyal medyada “dağa çıkmaktan” bahsediyordu.
Nasıl bir akıl tutulması, nasıl bir nefrettir bu?
Memleketinden, insanından, geleceğinden bir insan nasıl nefret eder ve neden başkalarının değirmenine su taşır?
Üstelik, İnsan Hakları mevzusunda vazife yapan bir dernekte başkan yardımcısı bu kadın.
Soralım; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup Esad’ın şebbihası Mıhraç Ural’dan farkı nedir?
Tabi farkı var. Mıhraç, Rus/Esad yardımıyla Türkmen soydaşlarımızı dağda kıyarken, “Mercidabık”ın intikamını almaktan bahsediyor.
Beriki ise henüz kalem aşamasını geçememiş, katıra binip dağın yolunu tutamamış.
Tek farkı bu!

Dedik ya, benim, senin ne yapacağımızın ya da ne yapmayacağımızın pek bir önemi ve etkisi yok.
Ama Devleti yönetenlerin teröre destek verenler hususunda alacağı kararların önemi büyük. Zaman gösterdi ki sadece teröristle mücadele ile başarılı olmak pek mümkün değil.
Devlet mücadeleyi yıllardır dozunu artırarak/azaltarak yapıyor zaten.  Terör bataklığını kurutmak daha güneyde etkin siyasi kararlar almakla mümkün.
Güneydoğumuzda terörle mücadelenin en kesif olduğu bugünlerde Joe Biden’in Türkiye ziyaretinden PKK/PYD birlikteliğine vurgunun yapılması oldu.
Bay Joe pek umursamadı ama olsun bizler kararlılıkla bu birlikteliği en üst perdeden ifade ettik.
Yeterli mi?
Silopi’de arama çalışmalarını sürdüren güvenlik güçlerinin, bir evin ahırında monte edilmemiş Amerikan yapımı mini insansız hava aracı ele geçirmişken “yeterli mi?” sorusunun üstünde bir kez daha düşünelim bence.
ABD Başkan Yardımcısının her iki liderimizle ikişer buçuk saat toplantı yapmasının sonucu karşılıklı kürsü açıklaması değil “Güvenli Bölgeye mekanize birliklerimizin girmesi” olmalıydı.
Gir(e)miyorsak “Biz sizi anlıyoruz ama PYD’mize dokunmayın ve ona terörist grup demeyin” sonucunu bize deklare etmişler demektir.
Şimdilik, “Güvenli Bölgeyi” tanzim etmek Cenevre görüşmelerinin seyrine bırakılmış görünüyor. Güvenli Bölge; Lawrence’ın bu toprakların kaderini çizmek için geldiği yerdir. Cerablus ya da Fırat’ın batısının bizim için önemi çok büyük.
Birinci Dünya Savaşı öncesi paylaşım haritalarının yapıldığı dönemde olduğu üzere görünen o ki bugün de bölgenin kaderinin çizileceği yer Cerablus olacak.
Adına “Güvenli Bölge” dediğimiz yer. O bölgeyi tanzim etmediğimiz müddetçe yeni haritalar üzerinde sözümüz olmayacaktır.
Ha bir de neymiş, "ceketleri çıkarmışız da harita başında detaylı analizlerimizle Joe Biden’i çok etkilemişiz…".
Geçiniz.
Bu türden sözlere de ihtiyacımız yok.
Gevşemeyelim.
Cenevre görüşmelerinde ajandamızın ilk cümlesi olarak “Fırat’ın Batısı ve Türkmen Dağı” çerçevesinde işi sıkı tutacak siyaseti ortaya koyalım.
Masayı kuranlar kendi ajandaları doğrultusunda gayret gösteriyorlar. İşte, Cenevre’de Türkmenler yok ama Suriye’yi bombalayanların ille de PYD olsun uğraşları var!
PYD; Esad’la çatışmamış, bilakis onunla ittifak etmişken ve rejimle işbirliğini tümüyle doğrulayan kanıtlar ortada iken Cenevre’ye katılımının istenilmesi, çizilecek yeni sınırların vahametini ortaya koyması açısından ürkütücüdür.
İnşaallah yanılırız. 
PYD’nin Cenevre görüşmelerine şiddetli karşı çıkan Türkiye, beri taraftan “Suriye Kürtleri katılmalıdır”ı güçlü olarak dillendiriyorsa elinde cetvel olanların ellerinden cetveli almaya niyetlenmiştir demektir.
Evet, haritanın üzerine yeniden cetvel koyuluyor ama bu kez o cetveli görmezden gelen bir anlayış yok.
Gücümüz mü yok?
İrademiz mi yok?
Gücümüz de var irademiz de var.
Bu eksende kararımız da kat’idir.
Bakınız, Başbakan Davutoğlu Suriye krizinin çözümüne ilişkin CNN International’a verdiği mülakatta, "Biz Suriyeli Kürtleri masada istiyoruz. Kürtler olmadan masa tamamlanamaz. Terör örgütü olan PYD’nin masaya oturmasına karşıyız" dediler.
Başbakan Ak Parti Grup konuşmasında da bu sözünün altını çizdi ve “PYD’nin masanın diğer tarafında yani Esad’ın yanında oturmalıdır” diyerek "CNN International" kanalının ankirmanı Christiane Amanpour'a söylediğini tekrar etti.
Ancak, “PYD’nin katılmasını değil, Suriye’nin kuzeyinde yer alan PYD dışı muhalif Kürt grupların Cenevre’ye katılmalarından bahsediyoruz” diyorsanız bu grupları da dünya alem bilmelidir.
Kim mi bu Suriyeli Kürtler?
Elbette, PYD’nin tahakkümü altında bırakılan sessiz ve çoğunluğu oluşturan Kürtler.
Bu mazlumların da tıpkı Türkmenler gibi masanın başucunda oturmalarını Türkiye’nin kararlılığı ve belirleyecektir.
Devleti yönetenlerin Kararı yapbozla izah edilemez.
Sonuçları, buhranlar şeklinde çocuklarımıza kadar yansır.
Bilelim, kaybedilen sadece Mercidabık olmaz.
Kaybedilen mazimiz değil, bizatihi istikbalimiz ve istiklalimiz olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LÂMELİF

Belediye Seçimi Gelecek Seçimi

Yerelden Genele Selam Kazansın