Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Abi

Ne çok özgüven çatlağı var ego trenine binmiş! Ezbere, belirlenmiş rotasına kilitlenmiş olsa da çok beylik laflarla "yok senden büyüğü en büyük sensin!” zannında bulunan ve bir yanı sürekli patinaj çektiğini görse de “Sen büyüksün yaparsın !” teraneleriyle trenin rayında olduğunu zanneden ego padişahı Takımtasçılar,  iflah olmazlar mı hiç!! Kapalı kavramların arkasına saklanmanın da zerrece faydası yok artık 3 Temmuz sonrasında! Çıkarcılar! Kendi nefislerinin hesabındalar; beklenti ve yüksek hedeflerle kirlenmiş, kendi elleriyle kendini kilitlemiş sıradan beşerler... Şampiyon olsunlardı da nasıl olursa olsundu tüm idealleri. İşte; 3 Temmuz, trene çizilen rotanın şikeye çıktığını, tüm temiz değerlerin egolara teslim olduğunu ve esasen alınan bir yolun bir mesafenin bulunmadığının çıkarcılara göstergesiydi. Ağır Ceza Reis'in verdiği "Durun Artık" kararı ego padişahının geldiği son noktaydı.  Kendi egosunun devamlı kendini düşünen ve şiştikçe şişen kurbağadan artık b...

Kuzey Yıldızı

Sığınmışlardı bodrum katına. Güneşi görmüyordu pencereleri. Ama çok da sevinçliydiler.  Ne de olsa babaları, hem iş hem de ev sahibi olacaktı. Varsın evleri apartmanın bodrumunda olsun, varsın babalarına kapıcı denilsindi.  * * * * Köydeki, yılların izini taşıyan eski kara ev yıkılmak üzeriydi. Evin ahırında aynalı diye sevdikleri ineklerinin artık sütü de gelmiyordu bakımsızlıktan. Parasızdılar. Kaşları çatık, omuzları çökük, bir elinin avucuna yumruğunu bastıran  babaları, bir yol olmalıydı, muhakkak bir yol olmalıydı diye içinden geçiriyordu çocuklarına bakarken: evet, bir yol olmalıydı! * * * * Komşunun oğlu kasabada yapılan Kuzey Yıldızı inşaatlarında çalışmaya gitmişti amele olarak. Evet, o da gitmeliydi. Çocuklarına bakarak karar vermişti. Gidecekti.  * * * Çok sevinmişti avucuna tutuşturulan aylığına bakarak. Evinin ihtiyaçlarını karşılayacak sağa sola olan borcunu ödeyecekti. Şimdi, iki gün izni ve göreceği işler vardı köyün...

Bir ikna hücresi: TFF

Aslında biz öyle bilmez öyle düşünmezdik. Her iş yeşil sahalarda olur, orada biterdi. Ter akıtır, nefes nefese kalır devre arasında limon emer hararetimizi dindirirdik. Çalım atar gol atar, çalım yer, gol yerdik. Arada diyagonal pas gönderir göğüs istobu yapardık. Bazen hakem ters karar verir, aman hacılar hakemdir ne yapsa yeridir derdik. Bitince de müsabıklığımız elini sıkar rakibimizin, yenmişsek sevinçli, yenilmişsek üzüntülü çene çalar bir dahaki müsabıklığımızı beklerdik. Saygı duyardık. Herşey kuralına göre olur der işimize bakardık. Denememiş, düşünmemiş, sınamamıştık. Büyüdük keyf-i futbolu izler olduk futbolsever olarak sadece. Bazen çok canımız sıkılmıştı. Kabul, ama kirli düzen kurulduğuna ikna olmamıştık. Hep söylenenlerin birer kurgu olduğundan dem vurmuştuk. Meğer 3 Temmuz'muş futbolumuzun turnusolü ve onun çatı örgütü TFF'nun. Oysa şikeli ligin bir öncesinde Başkanlık koltuğunda Hasan Doğan vardı. Kardeşliği sarmalayan, birlik ve beraberliğe çimento olan...

TOPAL ADALET

Nihayet tünelin ucu göründü. Biz Trabzonsporlular icin felah'a işaret olan aydınlık, şikeden kirli pasli tahliyeye sevinenler için ise adeta lokomotif ışığı. Bu kahredici ışık onlari ezer ve geçer. Malumaniz eden bulur demişler. Şike süreçi zor ve meşakkatli geçti. Çok sinir sahibi olduk ama hasım sahibi olmadık çok şükür. Dik durduk ve de diklendik. Geri gitmedi adımlarımız. Hep umduk ve hep bekledik zemini kayan hukuk sisteminden adalet! Hayal kırıklıklarımız çok oldu yine çoğu zaman savrulduk. TFF'nin yaninda bir başka büyük hayal kırıklığı derseniz o da, adam akıllı siyasi kurumlardan geldi ve çığ gibiydi Milli İradenin tecellegâhından yapılanların üstümüze üstümüze geleni. Siyasi istikbal sessiz kılmıştı şehrin vekillerini. Çok kullandılar birileri oraları. Siyasi meşhurlar cikarmadilar bir türlü formalarini, atkilarini attilar kirin pasin üstunü örtmek icin malesef. Baştan beri kire bulaşanlar çok beklediler Meclis kulislerinde ama hiç beklemediler şerde bir...